Hayatında kullanmadığı cümle: Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz. Market poşetindeki hayat dersi
1944 yılında Tarsus’ta dünyaya geldi. Cumhuriyet ile yaşıt olan Çukurova Holding’in varisi olarak doğmuş olsa da sebat etmeyi asla bırakmadı. Liseyi Tarsus Amerikan Koleji ve Robert Kolej’de tamamladıktan sonra İngiltere’de ekonomi eğitimi aldı. Yeniliklere daima açık oldu. Spordan ekonomiye her sektörle yakından ilgilendi -öyle ki 1969-1970 yılları arasında başkanlığını yaptığı Mersin İdmanyurdu birinci ligi dördüncü sırada tamamladı-
Türk sanayiine 1895 yılında Çukurova Sanayi İşletmeleri’ni kurarak giren Karamehmet Ailesi, gayrimüslimlerden sonra sanayiye adım atan ilk Türk ailesi olarak biliniyor. Babası Mehmet Kemal Karamehmet’in 1975 yılında ölümü ile holdingin başına geçtiğinde, yanında çalışan insanların lükse olan eğilimlerine dahi kızması ile tanındı. Ona göre lüks tüketim israf demekti… Benimsediği mütevazı yaşam tarzından ödün vermedi. Pek çok yeniliği başlatan kararların altında imzası yer aldı, örnek vermek gerekirse:
– 1994 yılında iş insanı Murat Vargı ile birlikte Türkiye’nin ilk GSM operatörü Turkcell’i kurdu
– 1999 yılında Türkiye’nin ilk dijital yayın platformu Digitürk’ü kurdu
– 2000 yılında Forbes dergisinin “dünyanın en zenginleri” sıralamasında 8 milyar dolarlık serveti ile dünyanın en zengin 29. kişisi oldu. Bu sıra ile Forbes dergisinde en üst sıraya çıkan Türk unvanını elde etti.
– 2002 yılında Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren petrol şirketi Genel Enerji’yi kurdu
Türkiye’nin ilkleri dışında onlarca büyük firmanın ardında yine Çukurova Holding olarak yer aldı. Özellikle medya sektöründe büyük hamlelerle pek çok mecranın yönetimini yaptı. Örneklemek gerekirse gazeteler :
1997-2008: Bulvar Gazetesi
1997-2010: Tercüman Gazetesi
1997-2013: Güneş Gazetesi
1997-2013: Akşam Gazetesi
Televizyon kanalları;
1999-2013: Show TV
2000-2013: Lig TV
2000-2001: atv
2000-2001: atv Avrupa
2000-2001: Kiss TV
2000-2001: Yeni TV
2002-2012: Skyturk
2004-2008: ElMax
2006-2012: Show Plus
2005: Kral TV
2005-2013: Show Türk
2005-2008: S’nek
2006-2013: Showmax
2006-2013: İZ TV
2006-2013: Turkmax
2005-2013: JOJO
2008-2011: SporMax
2012-2013: Skyturk360
2012-2013: MTV Türkiye
2012-2013: MTV Hits (Avrupa)
2012-2013: MTV Live HD
2012-2013: Nick Jr. (Türkiye)
2012-2013: Nickelodeon (Türkiye)
2012-2013: Nickelodeon HD (Türkiye)
2012-2013: VH1
İnternet siteleri:
2003-2013: Bilyoner.com
2004-2016: Millenicom
2004-2020: Turkcell Superonline
Bu mecraların bazılarına TMSF tarafından el koyuldu, bazıları isa zaman içinde satıldı.
Sadece medya değil, finans, turizm, havacılık… Otomotivde Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri olan BMC’yi 1989 yılında satın aldı (şirket o dönem %100 yerli sermayeli tek ticari araç üreticisi konumuna yükseldi)
2013 yılında TMSF tarafından el koyulana kadar yöneticiliğini üstlendiği bir otomotiv devi iken bilr Renault marka otomobilini kendisi kullanacak kadar sade yaşamayı tercih ettiği tüm çalışanlar tarafından yıllardır anlatılır.
Ekşi Sözlük’te 2000 yılında onun hakkında yazılmış şöyle bir örnek bile var:
“kendi marinasının kapısından taksiyle girmeye çalışınca, güvenlikte t içeride teknesi bulunmadığı gerekçesiyle durdurulan ve “peki” diyip geri donen ardından da marina yonetimine “marinanız çok guvenli, bravo” diyebilen, hazmetmiş insan.”
KENDİ HOLDİNGİNDE YAKA KARTI İLE DOLAŞAN PATRON
Lükse olan karşıtlığını ise gerek çalışma arkadaşları gerekse her kademeden çalışanları yakından bilir, hala da anlatılan bir şehir efsanesine dönüştü. Simit yemeyi ne kadar çok sevdiği, sahibi olduğu holdinge yaka kartı takılı olarak giriş-çıkış yaptığı, kıyafet seçiminde mütevazı çizgiyi daima koruduğu arşiv fotoğraflarında da öne çıkıyor…
Bahsettiğimiz kişi Mehmet Emin Karamehmet’ten başkası değil…
Bugün sosyal medyada “Nereden nereye” minvalinde notlarla viral olan o videoda yer alan o isim…
Markette kendi yaptığı alışverişi poşetlere kendisi doldurduğu için büyük büyük şaşkınlıklar içeren cümleler ile servis edilen o video, aslında Karamehmet’in sıradan bir günü…
Özellikle yeni akım medyada çalışan yeni nesil editörler, anlık şaşkınlıkla büyük tepkiler vermiş olabilir, ancak araştırıldığı takdirde Mehmet Emin Karamehmet’in zaten hep böyle yaşadığını görmek inanın hiç zor değil…
Bu cümleleri bu kadar rahatlıkla yazabilmemin nedeni, bizzat görmüş olmaktan kaynaklanıyor… Biraz yaş almış medya çalışanı iseniz, yolunuz bir yerlerde onunla da kesişmiştir…
Yeni neslin yaşadığı en büyük sınavlarından biri de, maalesef içine doğdukları sonradan görme zenginliklerin hüküm sürdüğü aşırı makyajlı ve egosantrik patronlar…
SİMİT ZİYAFETİ, BİSİKLET, PARÇALANMIŞ TERLİKLER…
Ancak çok da eskiye gitmeden, sadece yakın geçmişte Mehmet Emin Karamehmet gibi patronların olduğunu es geçmemek gerek… Ve markette poşetlerini kendi dolduran bir holding sahibi olmanın, aslında manşetlere taşınacak bir statü karmaşası olmaması gerektiğini hatırlamakta fayda var.
Günümüzde de bu sadeliği yitirmemiş hem başarılı hem de zengin Türk isimler var…
Örneğin Biontech kurucuları Uğur Şahin ve Özlem Türeci…
Her ne kadar tartışmalara yol açsa da pandemi döneminde aşı hamlesiyle dünyanın en zengin isimlerinin arasına yükseldiler; İşe hala bisikletle gidip geliyorlar…
Yine arşive dönecek olursak, Coca-Cola’nın uzun süre boyunca CEO’luğunu yapan Muhtar Kent’i görebiliriz. 2013 yılında gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinde ekibini Sarıyer’de bir çay bahçesinde ağırlamış, simit-peynir, tost ve çayla öğle yemeği ziyafeti vermişti.
Dünyanın en ‘ünlü’ zenginleri ile çoğaltabiliriz bu isimleri; Örneğin IKEA’nın kurucusu Ingvar Kamprad… 2018 yılında hayatını kaybedene dek tüm uçak-otobüs-tren biletlerini ekonomi sınıfından aldı, alışverişini kendi başına, mahalle marketinden yaptı, lüks arabalarla hiç görüntülenmedi, aynı arabayı yıllarca kullandı…
Steve Jobs… Silikon Vadisi’ne adını altın byte’larla yazdırdı, dünyanın en büyük markalarından biri olan Apple’ı evinin garajında kurdu, ve 2011 yılında pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybedene dek mütevazı yaşam stilinden asla vazgeçmedi… Sade, abartısız kıyafetler, ayağında parçalanana kadar giydiği ayakkabı ve terlikler… Onu asla son model bir araçtan inerken göremezdiniz… Ya da peşinde torbalarını taşıyan bir yardımcı ordusu ile yakalayamazdınız… Kitaplarını da yiyeceklerini de gider kendisi alırdı, çalışanlarına ve onu örnek alanlara hep bu minvalde nasihat verirdi.
Özetlemek gerekirse, mütevazı ve sade yaşamları ‘bir çöküş hikayesi’ ya da şaşılacak bir durum gibi karşılamadan önce ufak bir araştırma yapmakta fayda var, tanımadığımız onlarca isim, okumadığımız binlerce başarılı hayat öyküsü var…
Ve öğrenmenin ne sonu ne de yaşı var..
*Yeni akım medya: Böyle bir kavram henüz olmasa da bir arada kullanılan kelimelerin ortaya çıkardığı sonuç karşılığını bulduğu için tarafımca ‘uyduruldu’
Gözde S. Kadıoğlu